Avukat Hakları Merkezi’nin, olayının yaşandığı ilk andan itibaren avukat D.A. ile iletişime geçip, yanında olduğunu ve bundan sonraki sürecin de takipçisi olacaklarını belirten Canduran, şunları söyledi:
“Kanun gereği avukat haklarını korumak Ankara Barosu’nun görevidir. Biz de 15 bin kişilik bir baroda, bunu tek başımıza takip edemeyeceğimiz için bir birim kurduk. Burada çalışan arkadaşlar canlarını dişlerine takıyorlar ve avukat meslektaşlarımızın üçüncü kişilerle yaşadıkları her türlü sorunlarını, cansiparane çözmeye çalışıyorlar. Ve bu ekibin başındaki avukat arkadaşımız Tuncay Işık, bu olayı öğrendiği gibi anında görevlendirme yapmıştır. Avukat Semra Hanım hemen D. Bey ile bağlantı kurup, hastanede yanına gitmiş ve sorumlu yönetim kurulu üyesi arkadaşımıza haber vermiş ancak arkadaşımız, zannediyorum ihmal ederek ya da bunu kendisinin çözeceğini düşünerek beni bilgilendirmemiş.
‘YANINDA KİMSE YOK’ SÖYLEMİ YANLIŞ
Bugün (önceki gün) D.’ye ulaştım ve ‘Sana saldıran kişinin davası açıldığı andan itibaren Ankara Barosu Başkanı olarak o davada sonuna kadar yanında olacağım’ sözünü verdim. Bu aşamadan sonra da sonuna kadar yanında olacağım. Bir karışıklık yüzünden bana geç haber verildiği için böyle bir süreç işliyor ama zaten merkezimizdeki arkadaşlar hep yanında, avukat arkadaşımızın. Ömer Lütfü Avşar’ın belirttiği gibi ‘avukata saldırı, yanında kimse yok’ söylemi kesinlikle doğru değildir.”
AMBULANSA BİNMEDEN MERKEZDEN ARADILAR
Olayın yaşandığı gün daha ambulansa binmeden Avukat Hakları Merkezi’nden arandığını dile getiren avukat D.A. da, “Baroda rolü ya da görevi olan bir avukat değilim. Ama gerçekten ne zaman ihtiyacım olduysa Hakan Canduran olsun, Metin Feyzioğlu olsun hep yanımdalardı. O gün de öyle oldu. Ben daha ambulansa bindirilmeden Avukat Hakları Merkezi’nden telefon geldi, hastaneye geldiler, akşamüzeri de davaya katılacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı.